28 Ocak 2010 Perşembe

Aman Basın Duymasın!




Son birkaç yıldır böyle bir tuhaflık girdi hayatımıza. Transfer yaparken oyuncuyu, menajerini ve kulübünü ikna etmek için çaba harcamak yetmiyor, bir de basını atlatmak için uğraşılıyor. Bu alanda başı çeken kulüp ise Fenerbahçe... Kulübün resmi internet sitesine girdiğiniz zaman en çok bilgi edineceğiniz husus “transferde hangi futbolcularla ilgilenilmediği” oluyor.

Ara sıra yabancı takımların internet sitelerine baktığımızda hiç böyle yalanlamalarla karşılaşmıyoruz. Dahası bazı takımlar internet sitelerine “rumours” (söylentiler) diye bir bölüm koyup basında kendi takımlarıyla ilgili çıkan transfer spekülasyonlarına yer veriyor. Hatta taraftarlar bu söylentiler üzerinde yorumlarda da bulunabiliyor ve kulüp yetkilileri bu şekilde taraftarın nabzını da tutabiliyor.

Taraftarın fikrini alma kısmı Türkiye gibi saçma sapan işler yapmak için internette vakit geçirmeye meraklı adamların kol gezdiği bir ülkede (bkz: sırf sidik yarışı hevesine abuk sabuk oylamalara binlerce kişi yüklenmek) henüz pek mümkün görünmüyor, zaten asıl değinmek istediğimiz nokta da bu değil. Kafamızın takıldığı nokta “transfer çalışmalarının basına sızmasının gerçekten o çalışmayı sekteye uğratacak kadar kritik olup olmadığı.”

Transferde FIFA kuralları gereği izlenecek yol belli. Önce oyuncunun kulübüyle görüşülecek, makul bir sözleşme fesih tazminatında anlaşılacak (Bosman yasası öncesinde buna bonservis bedeli deniyordu). Bu noktada basında çıkan dedikoduları Fenerbahçe yönetimi geçmişte “oyuncunun fiyatını arttırdığı” gerekçesiyle tenkit etmişti. Peki gerçekten öyle midir? Mesela Mehmet Topuz’un transferi için Kayserispor’la görüşüyorsunuz, görüşmeler sürerken Recep Mamur bir sabah gazeteyi eline alıyor, bir de bakıyor ki “Topuz Fener yolunda” diye bir başlık. Bunun üzerine Mamur’un Aziz Yıldırım’a telefon edip “haber basına yansıdı, yüzde 50 artış talep ediyoruz” demesi hangi mantığa sığar?

Diyelim ki basında transfer çalışmalarının yürütüldüğünün söylenmesinden ziyade, bu çalışmalarda konuşulan meblağların çok üzerinde paralardan bahsedilmesi işi zora sokuyor. Yine mantıksız... Bir kulüp yöneticisi, lafın gelişi 5 milyon euroya almaya çalıştığı ve karşısındakilerle bu yönde pazarlığa giriştiği bir oyuncu için gazetecilere gidip “aslında 10 milyon vereceğim ama spor olsun diye pazarlık ediyorum” der mi? Belli ki o noktada da gazeteciler yalan haber yapıyor işte. Yalan olduğu belli bir haber nasıl etkilesin transfer piyasasını?

Açıkçası bu yalanlama mekanizmasının ardında söylenmek istenenler aslen şunlar:

1- Adı geçen oyuncuyu aslında almaya çalıştık ama alamadık
2- Adı geçen oyuncuyu almak gibi bir niyetimiz yok ama başka birini alacağımız da yok

Bu mesajlar açık açık verilemediği için malum yalanlama mekanizması devreye giriyor. Tabii bir de bazı yöneticilerin bazı gazetecilerle aralarında birtakım kişisel husumetler var, bazen de sırf bu yüzden o gazetecilerin yazdığı haberlerin yalanlanmasına ihtiyaç duyuluyor.

Cem Yılmaz’ın bir cips reklamı vardı, sahte cips üretmeye çalışan madrabaz yakalanınca filmin sonunda “olay medyaya yansımasaydı...” diyordu. Bizim futbol yöneticilerimizi görünce direkt aklıma o reklam filmi geliyor!

Hiç yorum yok: