9 Şubat 2008 Cumartesi

Ligin Statüsü Değişse Fena Mı Olur?

Son günlerde basında en çok yer bulan konulardan biri, ligin 22 takıma çıkarılmasıyla ilgili yayılan dedikodulardı. ‘Dedikodu’ diyorum çünkü hiçbir yetkili bir basın toplantısı düzenleyip bu konuda niyetli olunduğunu söylemedi. Tabii (varsa) bu niyet doğrultusunda ne gibi çalışmalar yapıldığını da... Sadece kulislerde bu konu üzerinde uzun uzun konuşulduğu duyuruldu. Fakat resmi ağızdan bir yalanlama da gelmeyince insan ister istemez bu dedikodularda haklılık payı olabileceğini düşünmeden edemiyor.

Umarız tüm bunlar sadece dedikodudan ibarettir. Zira dünyada, ülkelerin en üst liglerinin hiçbirinde böyle bir uygulama kalmadı. Bir zamanlar İspanya ve İngiltere’de 22 takım görmüştük. İngiltere’nin alt profesyonel liglerindeyse 24’er takım var. Ancak birinci liglerde 22 takım uygulaması varken Avrupa maçları ve milli maçlar, yıllık takvimde bugünkü kadar çok yer işgal etmiyordu. Alt lig takımları içinse zaten ciddi bir sorun yok çünkü onlar Avrupa Kupalarına katılmıyor, milli takımlara da doğru dürüst oyuncu göndermiyorlar.

22 takımlı lig düşüncesinin pratiğe dökülmesi durumunda yaşanacak felaketlerden birinin çıkış noktası bu olacak. 42 maçlık lig, takvimin ayarlanmasında ciddi kriz yaratır. Zaten yazın sıcağın, kışın da soğuğun aşırısının yaşandığı bir memleketteyiz. Sadece futbol oynamaya elverişsiz hava koşulları nedeniyle maç ertelenmesi gerektiğinde ne gibi dertlerle karşılaşılacağı düşünüldüğünde bile, 22 takım fikrinin üzerinde hiç ama hiç durulmaması gerektiği ortaya çıkıyor.

Ayrıca bu yeni sistemin siyasi nedenler yüzünden dillendirildiği de ortada ki işin sırf bu yönünün futbola vereceği zarar, maç sayısının artmasının yaratacağı takvim krizinin vereceği zarardan çok daha fazla olur. Küme düşmenin kalkmasıyla birlikte ligde şike söylentilerinin önüne geçilemeyeceği gibi, verilen bu taviz, sonraki yıllar için de gayet sakıncalı bir örnek teşkil edecektir.

Ancak ilk bakışta akıllara felaket senaryosundan başka bir şey getirmeyen bu önerinin, “her işte bir hayır vardır” sözünü anımsayıp biraz düşününce, Türk futbolu için gerçekten hayırlara da vesile olabileceği söylenebilir. Tabii bire bir gerçekleşmesi durumunda değil, yalnızca lig statüsünde bir değişiklik yapılmasının zamanı geldiği konusunda kafalarda bir şimşek çakmasını sağlayabilirse...

Uzun bir girişten sonra nihayet sadede gelebileceğiz. Şahsen, (şu anki adıyla) Süper Lig’in hem takım sayısında, hem de statüsünde değişikliğin şart olduğunu düşünüyorum. Ligimizde yıllardır varolan iki temel sorun var. Bunlardan biri, ligde çok büyük bir güç dengesizliği olması nedeniyle ligin zirvesinde ve dibinde çok erken kopmaların yaşanması ve son haftalara amaçsız giren takımların işlerini ciddiye almamaları sonucunda bu dönemde karşılaştıkları bazı rakiplerinin haksız kazanç sağlamaları... İkincisiyse, yine güç dengesizliğinden ötürü neredeyse 50 senedir sadece dört şampiyon çıkmış olması.

Söz konusu iki sorunun birden çözülmesi kısa hatta orta vadede dahi zor. İki sorunun da ortak noktası güç dengesizliği çünkü... Bu, sadece futbolun kendi dinamikleriyle çözülebilecek bir sorun değil. Ülke ekonomisiyle alakalı... Geri planda kalan takımların zirveye doğru yola koyulabilmek için modern statlara, gelişmiş altyapı tesislerine, kaliteli yabancı futbolculara ihtiyaçları var. Hepsinin birden olması için nereden baksanız 100-150 milyon euroluk bir masraf gerekiyor. Kişi başına düşen milli gelirin 4 bin euro olduğu bir ülkede ortalama futbol kulüplerinin böyle masrafların altına girmesinin imkanı yok.

Gelgelelim ligin statüsünde yapılacak değişikliklerle bu sorunlardan hiç değilse biri büyük ölçüde çözülebilir. Bu doğrultuda benim aklıma gelen modeller, ilk sorunun çözümü için, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerde uygulanan 10 takımlı ve dört devreli bir lig; ikinci sorunun çözümü içinse, birçok Güney Amerika ülkesinde görülen, bir sezona 20 takımlı ve tek devreli iki ayrı lig uygulamaları.

Şayet 10 takımlı ve dört devreli bir lig olursa, en başta takım sayısının az olması dolayısıyla ligin tepesiyle ve dibi arasındaki güç farkı doğal olarak azalacak. Zirveyle alt sıralar arasındaki mesafenin azalması, son haftalarda iddiasız takımların peyda olmasını da engelleyecek. 10 takımdan dördünün Avrupa Kupalarına gittiği, ikisininse küme düştüğü bir ligde son haftaya girilirken hem UEFA Kupası’na gitme hem de küme düşme ihtimali bulunan takımlarla bile karşılaşabiliriz.

Bu sistemin bir başka özelliğiyse sürprize pek imkan tanımaması. Bunun sebebi de dört devreli olmasından kaynaklanıyor. İki devreli liglerde şampiyonluğa oynayan iki takımdan A takımı B takımından kağıt üzerinde daha iyi olabilir, hatta B takımını iki maçta da yenebilir ama B takımı kalan maçlara daha iyi konsantre olursa, rakibine altı puan vermesine rağmen ligi onun önünde bitirebilir. Fakat lig dört devre üzerinden oynandığında böyle bir durum pek söz konusu olmaz. A takımı, B takımından dört maçta üç galibiyet ve bir beraberlik alsa dokuz puanlık bir avantaj elde ediyor ki bunun kapatılması altı puanlık farkın kapatılmasından çok daha zor. Hele taraflardan biri dörtte dört yaparsa zaten diğerinin ona yetişme şansı neredeyse tamamen ortadan kalkıyor. Ancak bu durum, yukarda bahsettiğimiz ‘ligin fazla şampiyon çıkarmama sorununu’ ebedi kılabilir.

Eğer ligimizdeki öncelikli sorun zirve yarışının hep belli takımların tekelinde geçmesiyse, o zaman üzerinde durmamız gereken, bir sezonda, 20 takımdan ve tek devreden oluşan iki ayrı lig modeli olmalıdır. Bu sistemde lig tek devreli olduğu için fikstür avantajları sonuç üzerinde çok belirleyici olabiliyor. Öncelikle 19 maçın 10’unu iç sahada oynayan 10 takım, 19 maçın dokuzunu kendi evinde oynayan diğer 10 takıma nazaran ufak da olsa bir avantaja sahip oluyorlar. Sonrasıysa şampiyonluk yarışındaki rakiplerden kaçıyla iç sahada oynayacağınıza bağlı. Mesela bu uygulamanın 1991’den beri sürdüğü Arjantin’de, 17 sezonda toplam 34 lig oynandı ve dokuz farklı şampiyon çıktı. 1967’den 1985’e kadar da benzer bir uygulama yapılmıştı ve 13 farklı şampiyon çıkmıştı. 1931’den 1966’ya kadarsa babadan kalma çift devreli lig oynanıyordu ve o dönemde Arjantinli futbolseverler topu topu beş farklı şampiyon görebilmişti.

Böyle bir sistem tercih edilecek olursa o zaman akıllara haliyle şu soru gelecektir: “Bir sezonda iki şampiyon olur mu?” Bizde şu anda zaten bir lig, bir de kupa şampiyonu oluyor. Kupa yıllardır önemini büyük ölçüde yitirmiş vaziyette. Hem bu sistemin uygulandığı Güney Amerika ülkelerinde de ulusal kupalar zaten ya hiç olmamıştı, ya da artık tedavülden kalkmış durumda. Dolayısıyla iki lig şampiyonunun olacağı bir ülkede cazibesini tamamen yitirmiş bir kupa organizasyonuna da son verilebilir ve tamamen lige odaklanılarak buradaki heyecan, senede iki şampiyon çıksa da, yine en üst seviyede tutulabilir.

Velhasıl kelam, umarız 22 takımlı lig dedikodularından alınacak ilham, ligin daha çekişmeli, heyecanlı ve sorunsuz hale getirilmesi amacıyla, ligin statüsünün değiştirilmesi yönünde pratiğe dökülür ve adı dışında neredeyse başka hiçbir şeyi süper olmayan ligimiz nitelik olarak daha yukarılara çıkma şansını yakalar.

Hiç yorum yok: