25 Şubat 2008 Pazartesi

Yolun Açık Olsun Fidel...




Küba’da Fidel Castro dönemi dünkü seçimlerden sonra resmen kapandı.

49 yıl önce, Küba’nın gerçek diktatörü, ABD maşası Fulgencio Batista devrildikten bugüne kadar Küba’da Komünist Parti Genel Sekreterliği, başbakanlık ve devlet başkanlığı gibi görevlerde bulundu Fidel. Ancak Irak’a demokrasi götürüldüğünü sanan kafalara göre Fidel baskıcı bir diktatördü. İnsanların özgürlüklerini elinden alıyordu.

Tabii Irak’a giden demokrasiyse, yani “halk yönetimi” (demos=halk, kratos=yönetim) ise, o zaman bu özgürlük kavramının da ne olduğu tartışılır aslında ama, biz yine de bildiğimiz özgürlük anlamı çerçevesinde Fidel’in Küba’da hangi özgürlükleri kısıtladığını, hatta ortadan kaldırdığını kısaca bir hatırlayalım...

-İnsanların işsiz kalma özgürlükleri ellerinden alındı. Küba’da işsizlik sorunu diye bir şey yok.

-İnsanların, kendileri gibi başka insanlar tarafından sömürülme, emeklerinin karşılıklarını alamama ve kendi ürettiklerine yabancılaşma özgürlükleri ellerinden alındı. Küba’da hiçbir iş yapmadan emekçilerin sırtından geçinerek milyon dolarlar kazanan patronlar yok. Üretim araçları tamamen kamunun elinde...

-İnsanların para karşılığı eğitim ve sağlık hizmeti alma özgürlükleri de ellerinden alındı. Küba’da herkes okula ve hastaneye bilabedel gidiyor.

-Çocukların anne sütü haricinde “süt” diye bir besinden bihaber yetişme özgürlükleri ellerinden alındı. Küba’da çocuğu olan her evin kapısına her sabah bir şişe süt bırakılıyor.

-İnsanların, vergilerinin büyük bölümünün ağır silahlanmaya harcandığını seyretme özgürlükleri de ellerinden alındı. Küba, askeri harcamalara bütçesinin sadece yüzde 1.8’ini ayırırken bu alanda yaptığı tasarrufla yatırımlarını eğitim ve sağlığa kanalize etmeyi tercih etti. Yetişkinler arasında okuryazarlık oranı %99.8. Ülke nüfusunun ortalama yaşam süresiyse 77.7 yıl, bebek ölümleri oranıysa binde 6.04. Hani üçüncü dünya ülkesi ya Küba, o hesap herhalde! Küba’nın burnunun dibindeki bir başka üçüncü dünya ülkesi Haiti’deyse ortalama yaşam süresi 57 yıl, bebek ölümleri oranıysa binde 63.83. Bak sen şu işe! Dünyanın süper gücü olmakla övünen malum ülkede bile bu istatistikler sırasıyla 77.9 yıl ve binde 6.37 olarak karşımıza çıkıyor. Yahu bu işte bir gariplik var ama...

-Ve belki de en önemlisi, insanların hayatı sadece paradan ibaret görme özgürlükleri ellerinden alındı. 1972 Münih, 1976 Montreal ve 1980 Moskova Olimpiyatları’nın altın madalyalı boksörü (boykot olmasa 1984’te Los Angeles’ta dördüncü altınını alacağına kesin gözüyle bakılıyordu) Teofilo Stevenson bunun en güzel örneklerinden birini vermişti. ABD’li organizatörler onu ABD’ye kaçırıp profesyonel boks dünyasına sokmak için milyon dolarlar vaat etmişti ama Stevenson Küba’da mutlu olmak için her şeye sahip olduğunu ve söz konusu milyon dolarlara da hiç ihtiyaç duymadığını söyleyip bu teklifleri elinin tersiyle geri çevirmişti. Gırtlağına kadar paraya endeksli bir düzene batmış bizlerin, Stevenson’ın davranışındaki bu asaleti “enayilik” olarak yorumlamamızsa kuvvetle muhtemel. Asıl enayinin bizler olduğunun farkına varmadan...

Bunlar göz önüne alındığında, Fidel’in ne denli özgürlük düşmanı birisi olduğu bir kez daha görülüyor hakikaten.

Irak’a demokrasi götürüldüğünü sanan o kafaların zırvaları, söz konusu Küba ve Castro olunca sadece bu “özgürlük” mevzuuyla da sınırlı kalmamıştı üstelik. Kirli düzenin en rezil dergilerinden biri, vaktinde Fidel’in servetinin yüz milyonlarca dolarla ifade edilebileceği, bu paraların çoğunun da İsviçre bankalarında saklandığı iftirasını ortaya atmıştı. Herhalde bu iftiralarda bulunanlar, Castro’nun da kendi devlet başkanları gibi petrol kartelleriyle kol kola girip dünyayı bir mikser gibi karıştırarak servetine servet kattığını, ya da kendi ülkelerine uyduluk eden gerçek diktatörler gibi ülkesindeki her şeyi zimmetine geçirdiğini zannediyorlardı. Bu mesnetsiz iddialar karşısında Fidel bunların kanıtlanmasın, hatta yurtdışında bir dolarlık dahi bir hesabının tespit edilmesi durumunda istifa edeceğini açıklamıştı. Bunun üzerine iddia sahipleri tabii ki havaya bakıp ıslık çalmakla yetindi.

Son 50 yılın, insanları için belki de en çok çabayı sarfeden devletinin başkanını uğurluyoruz...

Yolun açık olsun Fidel...

Vaktinde silah arkadaşın Che Guevara’nın da dediği gibi: Hasta la Victoria Siempre!

Hiç yorum yok: