23 Aralık 2007 Pazar

Schuster Zirveye, Rijkaard Nereye?




Bernd Schuster’e şapka çıkarmak lazım. Yıllardır yıldızlara dayalı bir kriz kulübü olmuş Real Madrid’in çehresini çok kısa bir sürede değiştirdi. Real Madrid’de şimdi de az yıldız yok gerçi. Cannavaro, Casillas, Van Nistelrooy, Raul... Bunların hepsi birer marka... Pepe, Sneijder ve Robinho gibileri de yakın geleceğin benzer markaları... Yine de bir Zidane, Ronaldo, Roberto Carlos ve Beckham kadar ismen göze batmıyorlar. Ancak tüm bu yıldızların ürettiğinin daha fazlasını üretebilecek bir takımdaşlık içinde hareket ediyorlar.

Real Madrid’in başarısında en çok üzerinde durulması gereken nokta da defansı olmalı. Önceki iki sezonda 38’er maçta 40’ar gol yiyen Real Madrid, bu sezonsa 17 maçta 14 gol yemiş durumda. Bir başka deyişle geçen seneye göre yedikleri gollerin ortalamasında yüzde 20’lik bir azalma söz konusu. Defansın başarısındaysa oyuncu tipleri konusunda yapılan tercih büyük önem taşıyor. Sağ taraftaki Sergio Ramos ile sol taraftaki Gabriel Heinze ofansif açıdan çok etkili olabilen isimler değiller ama defans yapmayı gayet iyi biliyorlar. Savunmanın ortasında Cannavaro ile Pepe’nin ördüğü sıkı duvar, kenarlardan da bu tip iki bekle destek bulunca Real Madrid kolay kolay gol yemiyor. Savunmadaki bu sağlamlık ve takımın genelinde kolektif oyunun bireysel oyuna tercih edilmesi, Real Madrid’in eskiye oranla çok daha istikrarlı ve başarılı olmasını da sağlıyor.

Barcelona’ysa aksi istikamette gitmekte. Onlar da birkaç sene önce Real Madrid’in düştüğü hataya düştüler ve takıma ne kadar görkemli yıldız doldururlarsa o kadar başarılı olabileceklerini düşündüler. Ronaldinho, Eto’o, Messi, Deco varken Henry’nin alınması, bu futbolcuların arkasında da geleceğin en büyük yıldızları olarak gösterilen Giovanni dos Santos ile Bojan Krkic’in yer alması, sezon başında çoğu kişide Barcelona’nın uçup gideceği düşüncesini oluşturmuştu ama Barça Brezilya milli takımın 2006 Dünya Kupası’nda yaşadığına benzer türden sıkıntılar yaşadı. Bu kadar yıldızı idare etmekte zorlandı. Teknik direktör Rijkaard’ın Eto’o ve Ronaldinho ile sürtüşmelere girip durması da bunun bir sonucu aslında. Yıldızların efektif bir biçimde kullanılmaması, Barça’nın Real Madrid kadar kusursuz bir takım oyunu oynamasına da engel...

Katalanların bireysel bazdaki sorunlarına gelecek olursak... Hâlâ kalede Valdez’den bir Casillas yaratma sevdasındalar ama bunun olmayacağını herhalde kendileri hariç bütün futbol seyircileri gördü. Orta sahada da defansif orta saha olarak oynattıkları oyunculardan Xavi ve Iniesta aslında ofansif adamlar. İşin garibi takım Real Madrid’den bir gol az yemiş. Yine de takım yapısındaki bu bozukluk ve dengesizlik, forvet cenneti takımın yeterince gol atamamasıyla kendini gösteriyor. 17 maçta 32 gol atabilmişler.

Bugünkü maçta göze çarpanlar da bu tabloyu destekler nitelikteydi. Barcelona her ne kadar Henry ve Messi’den yoksun olsa da ikinci yarıda Giovanni ve Krkic takviyeleriyle dört bir koldan rakibinin üstüne gitmeye çalıştı. Ne var ki son dakikalardaki birkaç karambol haricinde herhangi bir tehlike yaratamadı. Real Madrid’se Barça’yı durdurduğu gibi etkili kontrataklarla da gole daha çok yaklaşan taraf oldu. 55. dakikada Robinho’ya yapılan faul penaltı olarak değerlendirilse bu, maçı tuhaf bir skora götürebilecek bir golü de getirebilirdi. Ancak 65. dakikada da Raul’un Puyol’a yaptığı kırmızı kartlık hareket es geçildi. Bu da Real lehine bir hataydı.

Rijkaard’ın etrafındaki çember daralıyor gibi. Sırf maçın skoruna bakılarak yapılmış bir yorum değil bu. Hatta en başta bahsettiğimiz yıldızları idare edememe sorununu bile Rijkaard’ın eksileri listesinde ikinci sıraya yazabiliriz. Bir numaraysa bugünkü taktik düzenindeki bir ayrıntıda gizli... Takımın Hollanda tipi 4-3-3 anlayışında genelde forvetin sağında oynayan ve o bölgeden içeri kat ederek etkili olan Messi yokken Rijkaard’ın orta alanı Iniesta, Xavi ve Yaya Toure’den kurup Deco’yu Messi’ninkine yakın bir göreve soyundurması, hem forvette hem de orta sahada ciddi bir güç erozyonuna neden oldu. En başından oyuna Giovanni ile başlansa ve Deco da her zamanki yerinde oynasa bu kadar arıza yaşanmazdı herhalde. İşte bir teknik direktör kendi kurduğu düzeni yıkmak için böylesine tuhaf hamleler içine giriyorsa ortada ciddi anlamda bir sorun var demektir.

Barcelona şu anda Real’in 7 puan gerisinde ve ikinci yarıda rakibiyle Bernabeu’da oynayacak. Görünüşe göre ligde işleri çok zor. Şampiyonlar Ligi’nde de hedefledikleri noktaya gelemezlerse Rijkaard’ı seneye bu sezonun başka bir kriz takımı olan Milan’ın başında görmek şaşırtıcı olmaz. Peki Rijkaard giderse Barça’nın kurtarıcısı kim olur? Mourinho’ya özel bir gıcıkları olmasa akla ilk gelen isim o olacak ama şu durumda Katalanları soru işaretleriyle dolu günler bekliyor anlaşılan.

2 yorum:

fizikalibilitesice dedi ki...

keşke izlemeseymişim..zira burada yazanların dışında birşey göremedim ben dün sahada..hatta bu yazıdan çok daha keyif aldım..bu kadar güzel analiz edilebilirdi..teşekkürler..

ahmetico madrid dedi ki...

çok güzel bir yazı. Bizde bahsi çok döner; "Tello yokken Beşiktaş puan kaybediyor, Alex oynamayınca Fener de oynamıyor" vs... Gördük ki Barça'nın da farkı kalmamış. Ronaldinho yokken dağıttılar zamanında puanları, Eto'o sakatken onsuz olmuyor dendi, şimdi Messi yok ve tepetaklak gidiyorlar. Dakika 1 gol 1, Villarreal mağlubiyeti ve kötü futbol. Real işin doğrusnu gördü de Barça düştü bu kez yıldızlar tuzağına.