11 Haziran 2008 Çarşamba

Gekas’ın Yükselen Formu ve Yunanistan’ın Çöküşü




Yunanistan dört yıl önce gol yemeye yemeye, arada da birer tane ata ata şampiyon olduktan sonra bu sefer de turnuvaya aynı planı uygulamaya çalışarak bailadı ama bu sefer daha ilk denemede başarısız oldular.

Yunanistan dört yıl önceki şablonunu genelde pek değiştirmeyi düşünmedi. 4-3-2-1 şeklinde sahaya yayılıyorlardı, hâlâ da öyle yapıyorlar. Değişen sadece son kullanma tarihi geçen oyuncular oldu. Onların da yerine aynı mevkide en az onlar kadar görev yapabilen isimler yerleştirildi aslında. Kapsis’in yerine Kyrgiakos ve Fyssas’ın yerine Torosidis gibi. Ancak Yunanistan’ın başını ağrıtan, ne tuhaftır ki, kendilerini dört yıl önce şampiyonluğa taşıyan golleri atan Angelos Charisteas’ın, aradan geçen süre içinde yaşadığı büyük düşüş ve bir başka forvet oyuncusu Gekas’ın da, aynı süre zarfında, tam tersi istikamette gösterdiği çıkıştı. Bundesliga gol krallığına uzanacak kadar ciddi bir çıkıştı hem de bu.

Aslında bir eski ile bir artıyı yan yana koyunca çok ciddi bir değişikliğin yaşanması beklenmiyor ama futbol matematik değil işte. Yunanistan bunun şu anki en güzel örneklerinden. Dört yıl önceki sistemin çalışmasındaki en önemli unsurlardan birisi, fizik olarak çok kuvvetli bir santrfor olan Charisteas’ın en ilerde rakip savunmayla boğuşması, bu esnada da onun arkasında oynayan Giannakopoulos ile Vryzas’ın da sürekli alan değiştirerek rakibin o bölgede iyice dengesini bozmasıydı. Bu sadece ani ataklarda değil, takım savunmasında da Yunanistan’ın çok işine yarıyordu.

Bugün gelinen noktadaysa, Gekas’ın Bundesliga’daki yüksek gol yüzdesinin, Rehhagel için yanıltıcı olduğunu görmekteyiz. Öyle ki Rehhagel 1.70’lik Gekas’ı şablonun en ucuna yerleştirmiş. 1.90’lık Charisteas’ı da onun arkasındaki ikilinin sağ tarafına koymuş. Böyle olunca Gekas rakip savunmanın arasında çok rahat bir biçimde eriyip gidiyor, Charisteas da ceza sahasından uzakta oynayıp daha çok o bölgeye top taşıma işini beceremiyor. İsveç önünde Yunanistan’ın hiçbir şey yapamamasındaki en belirleyici faktör bizce buydu.

İsveç’e gelecek olursak... Yunanistan renksiz futbolu yüzünden ne kadar eleştiri hak ediyorsa bizce İsveç bunun iki kat fazlasına müstehak. Çünkü ellerinde Yunanistan’ınkinden daha iyi bir malzeme olmasına rağmen onlardan daha farklı bir zihniyetle sahada yer aldıkları söylenemez. Vasatın biraz üzerinde oyunculardan kurulu bir takımınız varsa ve o oyuncularınızın tamamına yakını zaten defansif özellikleriyle ön plana çıkıyorsa, kısacası adınız Yunanistan’sa, o şekilde oynamanız aslında normal. Rehhagel elindeki malzemeye göre bir bakıma doğrusunu da yapıyor. Ancak İsveç cephesinde durum farklı. Ellerinde çok daha fazla yıldız oyuncu var. Ofansif becerisi çok yüksek isimler var. Lakin teknik direktörleri Lagerback buna rağmen İsveç’i 0-0’a razı bir zihniyetle sahaya sürebiliyor.

Ayrıca Lagerback’in muhafazakarlığına da değinmek lazım. İsveç’te ne kadar 35 yaş civarında futbolcu varsa onlara sarılıyor Lagerback. Hani kaleci Isaksson’un yerine Ravelli, Ibrahimovic’in yerine de Brolin’i çağırsa neredeyse bir nostalji onbiri kurmuş olacak. Elmander, Rosenberg, Kallström gibi yeni neslin önemli oyuncularını mecbur kalmadıkça düşünmüyor. İsveç’in renksizliğinin nedenlerinden biri de bu. Gerçekten çok ilginç bir tercih Lagerback’inkisi.

İki takım da oyunu kördövüşünden öteye taşımayacak bir yapıda olunca, maçın 0-0 bitmemesi için olağan üstü bir durumun gerçekleşmesi gerekiyordu. O da Ibrahimovic’in golü oldu. Euro 2004’ün en güzel golünü atan Ibrahimovic, herhalde Euro 2008’de de bu unvanı başkasına kaptırmayacak. Tabii bu arada Hansson’un golünü de unutmamak lazım. O da jeneriklik bir goldü. Futbol-komedi programlarında bol bol gösterilecek cinsten.

Hiç yorum yok: