10 Haziran 2008 Salı

Turuncu Devrim




İtalya uluslararası turnuvalarda en son kalesinde ikiden fazla gol gördüğünde tarih 21 Haziran 1970’ti. Dünya Kupası finalinde Peleli, Rivelinolu, Jairzinholu, Tostaolu Brezilya ile karşılaşmışlar ve sahadan 4-1 mağlup ayrılmışlardı. Neredeyse 40 yıllık bir aranın ardından bu kez Hollanda karşısında 3-0’lık bir bozguna uğradılar ve Avrupa Şampiyonası finallerinde de tarihlerinin en farklı yenilgisini yaşadılar.

Elbette Cannavaro’nun turnuva öncesi sakatlanması ve Nesta’nın zaten daha önceden milli takımı bırakmış olması, İtalyanların meşhur defansına büyük bir darbe indirmişti. Ancak dünkü maçta İtalyanların sarsılmasındaki başlıca etken, Roberto Donadoni’nin 4-3-3 dizilişinde sağ açık ve sol açık olarak görev yapan Camoranesi ile Di Natale’nin sahada yokları oynamasıydı. İlk bakışta fazla dikkat çekmiyor belki ama bu oyuncuların geriye hiç gelmemesi, Hollanda’nın orta sahada üstünlüğü ele almasına yol açtı. İtalyanlar Hollanda’nın bu bölgedeki beş oyuncusuna karşılık üç kişiyle varlık gösteremedi. Ayrıca Camoranesi ile Di Natale’nin, santrfor Toni’ye de yeterince yanaşıp destek olmaması, İtalya’nın hücumda da pasif kalmasına neden oldu.

Hollanda’nın hem orta sahanın hakimi olması, hem de topla çok çabuk oynaması, golün geleceğinin sinyallerini daha ilk dakikalardan itibaren vermeye başladı. Van Nistelrooy Buffon’dan sıyrıldığı bir pozisyonda tökezlemese, Portakallar golü daha erken bulabilirdi. Yine de Van Nistelrooy, birkaç dakika sonra, aut çizgisinin kenarında uyuyakalan bir İtalyan futbolcunun ofsaytı bozmasından faydalanarak bu durumu telafi etmekte gecikmedi. Beş dakika sonrasında gelen ikinci golse, sadece bu turnuvanın değil, Avrupa Şampiyonalarının bugüne kadar atılmış en güzel gollerinden biriydi. Van Bronckhorst’un çizgiden çıkardığı topun hemen ardından müthiş bir depara kalkması, Van Der Vaart’ın vakit kaybetmeden topu tekrar Bronckhorst’a aktarması, bu futbolcunun arka direğe yaptığı ortayı Kuyt’ın kafayla indirmesi ve Sneijder’in o topa yaptığı muazzam son vuruş... Yıldırım gibi çabuk ve oya gibi ince bir goldü.

İkinci yarıda Donadoni biraz geç de olsa takımın aksayan yerlerini onarmaya çalıştı. Önce Panucci’yi göbeğe çekip Materazzi’yi çıkardı ve Grosso’yu oyuna dahil ederek Zambrotta’yı sağa çekti. Takımın iki kanadı da çalışmaya başladı. Tıpkı iki yıl önceki dünya kupasındaki gibi. Ardından da başta da söylediğimiz ana sorunu gidermek için Di Natale ve Camoranesi’yi kenara alıp Del Piero ile Cassano’yu sahaya sürdü. İtalya oyunu iyiden iyiye Hollanda kalesi önüne yıktı. Grosso, Toni ve Del Piero ile önemli fırsatlar da yakaladılar. Hollanda’nın dört sene önceki turnuvada Çek Cumhuriyeti karşısında 2-0 galibiyetten 3-2’lik mağlubiyete düştüğünü hatırlayanlar da maçı daha bir heyecanla seyretmeye başladılar. Ancak Pirlo’nun frikiğini Van Der Sar’ın müthiş bir refleksle çıkarmasının ardından yine yıldırım hızıyla kontratağa kalkan Portakallar, üçüncü golü de bulunca İtalya nakavt oldu.

Hollanda böylelikle turnuvanın şu ana kadarki en flaş performansını sergiledi. İtalya’ysa adeta komaya girdi. Fakat bu maçı bundan sonraki maçlar için yine de ölçü kabul etmemek lazım. Dünkü Fransa-Romanya maçında görüldü ki bu iki takım da, orta sahalarını Hollanda’ya İtalyanlar kadar kolay teslim edeceğe benzemiyor. Hollanda’nın farklı stratejiler geliştirmesi gerekebilir. Portakalların özellikle baskı yedikleri anlarda savunmada çok fazla bocaladıklarını da gördük. Bu zaafları kah İtalyanların beceriksizliği, kah Van Der Sar’ın olağanüstü performansıyla fazla göze batmadı ama bunun hep böyle olacağının garantisi yok. İtalyanlar için de fazla kaybedilmiş bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta Fransa da Romanya’ya puan kaybetti ve İtalyanlara kalan ki maçta dört puan bile yetebilir. Tabii bunun gerçekleşebilmesi için, Hollanda önündeki hatalardan ders çıkarmaları şart.

Hiç yorum yok: