13 Haziran 2008 Cuma

Yine De Yazık Oldu Avusturya’ya




Avusturya teknik direktörü Josef Hickersberger, Hırvatistan maçında 50 sene öncesinin moda dizilişi WW’yu (3-2-3-2) denedikten sonra bu sefer kadroda üç oyuncu değiştirerek klasik 4-4-2’ye dönmüştü. Polonya’ysa en öndeki Smolarek-Saganowski-Guerreiro ile neredeyse kanatsız bir 4-3-3 oynuyordu. Bu sefer nostaljiye imza atan Beenhakker’di yani. İngiltere’nin 1966 Dünya Kupası’ndaki taktiğinden esinlenmişti.

Tabii 40 yıl önceki İngiltere’den farkları orta sahada çizgiye biraz daha yakın oyuncular kullanmalarıydı. Lakin ilk maçta ön libero oynayan Dudka’nın bu maçta sağ kanada geçmesi, sol taraftaki Polonya’nın baş belası Krzynowek’in de ne yerini ne de ne yaptığını bilmesi neticesinde Polonya orta sahası bir tek Lewandowski’ye kalıyordu. Abartırsak 4-1-3 gibi zavallı bir saha dizilişi vardı Polonya’nın. Buna defansın hantallığı ve Avusturya’nın maça yüksek tempoda başlaması da eklenince, Avusturyalılar ilk 25 dakika içinde tam dört ciddi gol pozisyonuna girdi. Gelgelelim karşılarında öyle bir Boruc vardı ki, herhalde bir çok Polonyalı 1970’lerdeki fırtına Polonya takımının efsane kalecisi Jan Tomaszewski’yi hatırlamıştır. Boruc’un bu maçta gösterdiği performansla da David Villalar, Sneijderler, Decolar da dâhil olmak üzere, turnuvada şu ana kadar en yüksek bireysel performansa ulaşan isim olduğunu söylemek hiç de abartı olmayacaktır.

Boruc engelini bir türlü aşamayan Avusturya’yı kötü bir sürpriz daha bekliyordu. 1980’li yıllarda özellikle TRT spikerlerinden çokça duyduğumuz o “atamayana atarlar” kuralının kurbanı oldular. Üstelik Polonya’nın attığı golde ofsayt da vardı. Zaten kenarda da Hickersberger’in o anki bakışları her şeyi özetliyordu. Tecrübeli teknik adam adeta “şnitzel dananın başına gelenler bizim başımıza gelmedi” der gibiydi.

İlk Hırvat maçındaki etkili oyunun karşılığının alınamaması, fırtına gibi girilen ikinci maçta da buna karşın yine yenik duruma düşülmesi, Avusturyalıları büyük bir moral çöküntüye sürükledi. Dakikalar ilerledikçe oyundaki hakimiyetlerini hepten kaybettiler. Polonyalılar da orta saha Lewandowski’ye biraz daha yardımcı olmaya başlayınca oyun o bölgede kilitlendi.

İkinci yarının ortalarında Hickersberger etkisiz Linz ve Ivanschitz’i Kienast ve Vastic ile değiştirdiyse de bu değişiklikler maçın gidişatına pek yansımadı. Beenhakker’in yaptığı değişikliklerse daha çok vakit değiştirme amaçlıydı. Ancak son dakika içinde amatörce yaptırdıkları bir penaltı, Avusturya’nın hiç de hak etmediği bir sonuçla karşılaşmasını bir nebze de olsa engelledi. Boruc da yese yese anca böyle penaltıdan gol yiyecekti zaten.

Her şeye rağmen insan Avusturya için yine de “yazık oldu” demeden edemiyor. Maçın gidişatına bakıldığında sahadan üç farklı bir galibiyetle bile ayrılabilirlerdi ki öyle bir durumda son maçta Almanya karşısında elde edecekleri bir beraberlik bile turu geçmeleri için yetecekti. 3-1 kazanmış olsalardı o zaman da Almanya ile beraberlik durumunda penaltı çekişeceklerdi. Ama tüm bunlar olabilecekken zar zor bir puan aldılar ve artık Almanları yenmekten başka çareleri de yok. Ama bunu yapmaları için önlerinde iki sebep var. Biri malumunuz çeyrek finale çıkacak olmaları, öbürü de 1982 Dünya Kupası’nda Almanya’yla yaptıkları o utanç maçını hafızalardan silmek için bundan güzel bir fırsatın olmaması.

Hiç yorum yok: